SUÇ CEZA, HUKUKİ-SİYASİ MESELELER BUHARİ




SUÇ VE CEZALAR




Kimler suç işlese de ceza almaz:

Alî ibn Ebî Tâlib, Umer ibnu'l-Hattâb'a (zinadan gebe kalmış bir kadın getirildiğinde, onu recm etmek isteyince):
Sen deliden, iyileşinceye kadar; çocukta bulûğa erişinceye kadar; uyuyan kimseden de uyanıncaya kadar kalemin kaldırılmış olduğunu bilmedin mi? demiştir. Buhari, Savaşlar:7


Dünyada şerren çekilen cezalar ahiret için keffaret olur:
Kim bu dedik­lerimden birini yapıp da ( bknz: biatın şekli) ondan dolayı dünyâda îkaab edilirse( yakalanıp cezalanırsa) , bu îkaab ona keffârettir. Bunlardan birini yapıp da, yaptığı o fiili Allah Taâlâ örtüp gizlerse, onun işi Allah'a kalır: isterse Allah onu îkaab eder, isterse affeder".
Biz de bu şart üzere Rasûlullah(S)'a bey'at ettik. Buhari,Hükümler:49, Tevhid:32


Tazir cezalarında üst sınır:
Allah'ın ta'yîn ettiği haddlerden birinde ve hukukunda olma­dıkça, hiçbir kimse on deynekten fazla deyneklenmez.Buhari, Savaşlar:28

Not:
Ta'zîr, men etmek ,edeplendirmek  demektir. Şerîatte ise hadd îcâb etmeyen bir suçtan dolayı te'dîb eylemektir. Bu te'dîb icâbına göre hapis, da­yak, tokat, kulak çekme, azarlama veya hâkimin surat asarak bakması gibi muh­telif şekillerde olur. Bâzı fakîhlere göre, dayak atmanın en azı üç, en çoğu otuz dokuz deynektir. Çünkü "Ta'zîr"'m "Hadd" derecesine varmaması gerekir. "Hadd"in (yânî cezanın) en azı mikdân köleye vurulandır ki, zina iftirası ve iç­kide kırk sopadır.
Ta'zîr üç bakımdan Hadd'e benzemez:
a. Ta'zîr, şahısların hâllerine göre değişir.
b. Ta'zîr'de şefaatte bulunmak caizdir, haddlar için şefaat asla caiz değ!! dir.
c. Ta'zîr sebebiyle telef olan şahıs ödenir.


Kısas ve ceza  örnekleri:
Enes ibn Mâlik(R)'ten şöyle tahdîs etti: Ukl kabilesinden sekiz kişilik bir topluluk Medine'ye, Pey-gamber'in huzuruna geldiler. Tutuldukları karın rahatsızlığından dolayı Medine'de ikaamet etmek istemediler de:
— Yâ Rasûlallah, bize süt ara, dediler.
Peygamber (S):
— "Ben size (müslümânların hazînesine âid) sütlü develerin bu­lunduğu yere gitmenizden başka çâre bulmuyorum" buyurdu.
Onlar oraya gittiler, develerin sidiklerinden ve sütlerinden içti­ler. Sonunda sağlık kazandılar ve semizlendiler. Bu kerre de devele­rin çobanını öldürdüler, develeri önlerine katıp götürdüler ve İslâm'a girmelerinin ardından kâfir oldular. Akabinde imdâd isteyicinin fer­yadı Peygamber'e geldi. Peygamber arkalarından arayıcılar yolladı. Gün yükselince o adamlar yakalanıp getirildiler. Peygamber (kısas olarak) bu canilerin ellerini ve ayaklarını kestirdi. Sonra demir çu­buklar getirilmesini emretti. Bu demir çubuklar ateşte kızdırıldı. Bu kızgın demirlerle onların gözlerine sürme çektirdi ve onları Harre mev­kiine attı. Onlar orada su istiyorlardı, fakat ölünceye kadar onlara su verilmedi.
Hadîsin râvîsi Ebû Kılâbe: Bunlar insan öldürdüler, hırsızlık yaptılar, Allah'a ve Rasülü'ne harb açtılar ve yeryüzünde fesâd çıkar­maya çalıştılar, demiştir.Buhari,Cihad;151,diyet:21



Enes ibn Mâlik(R)'ten şöyle tahdîs etti: Bir Yahûdî, (Ensârdan) bir cariyenin başını iki taş arasında ezmişti (ve zînetlerini almıştı). (O câriye öl­mek üzere iken Peygamber'in huzurunda:)
— Sana bu cinayeti kim işledi? Fulân mı, fulân mı? diye soru­lup, nihayet Yahudi'nin adı anılınca, câriye başı ile "Evet" işareti yaptı.
Bunun üzerine Yahûdî yakalanıp getirildi. Bu fiili devamlı sorul­du, nihayet bu cinayeti ikrar edince, onun da başı taşla ezildi.Buhari,Diyet:3

Eğer sen evinde iken içeriye bakmasına izin vermediğin bir kimse, senin evinin içine baksa, sen de ona bir taş atıp gözünü çıkarsan, senin üzerine günâh yoktur.Buhari,Diyet:14

Peygamber(S)'in evindeki bir pencereden bir kimse içeriye bakmıştı. O sırada Peygamber, midrâ denilen bir demirle başını kaşıyordu. O kişiye: "Eğer senin böyle hareme baktığını önceden bileydim, şu demiri gözüne saplardım. Çünkü izin isteme ancak göz için kanûn yapılmıştır" buyurdu.Buhari,Diyet:14;Müslim,Âdâb"2156" ve "2157"


Ben bir gazveye çıktım. Bir adam diğer bir adamı ısırdı. Isırılan kimse elini şiddetle çekti. Bu çekişle ısıranın ön dişini yerinden çıkardı. Peygamber (S) bu dişin diyeti olmadığına hükmetti.Buhari,Diyet:17
Not:Saldırgan bir kimse diğer bir insanın nefsine yâhud bir uzvuna saldırırsa, saldırıya uğrayan da o mütecavizi def ettiği zaman, onun canını yâhud bîr uzvunu telef etse, üzerine tazmînât yok­tur.

En-Nadr'm kızı er-Rubeyy', bir cariyeye tokat vurdu ve onun dişini kırdı. Dişi kırılan cariyenin ailesi Peygamber (S)'e gelip davâyı arzettiler. Peygamber, er-Rubeyy' üzerine kısas emretti. Buhari,Diyet:17
Not:Bu davada karşı taraf diyet ödemeyi kabul edip aralarında anlaşma olmuştur.

Hz. Ali bir adamın hırsızlığı için yanlışlıkla şahitlik yapan ve  hırsızın elini kestiren iki kişiden ,gerçeğin ortaya çıkmasından sonra  elin diyetini almıştır."Bunu  bilerek yalandan yapmış olsaydınız ellerinizi keserdim" demiştir.Buhari,Diyet:20


Bir oğlan aldatılarak öldürüldü. îbn Ömer:
— Eğer bu öldürme fiilinde San'â ahâlîsi iştirak etmiş olsalardı, muhakkak ben onların hepsini öldürürdüm, demiştir.Buhari,Diyet:20


...Peygamber, iftira atanlara değnekleme cezası uyguladı. Buhari,İltisam:28
Not:     İfk hadisesinde Aişe'ye atılan iftira için




...İbni mesud o şahısta şarâb kokusu buldu. Bunun üzerine:
— Sen Allah'ın Kitâbı'nı yalanlamakla şarâb içmeyi bir araya mı topluyorsun? dedi ve o şahsa şarâb içme cezası uyguladı.Buhari,Kuranın faziletleri:8




Kısasta adalet:
 "Bir karınca peygamberlerden birini ısırdı. O peygamber karınca köyünün yakılmasını emretti ve köy yakıldı. Bunun üzerine Allah o peygambere: 'Seni bir karınca ısırdı, sen ise Allah'ı tesbîh etmekte olan ümmetlerden bir ümmeti yaktın' diye azar­lama vahyetti"Buhari,Cihad;152




Kadın erkek eşitliği:
Enes ibnu'n-Nadr'ın kızkardeşi er-Rubeyy', bir insanı yaraladı da Peygamber (S): "Kısas" buyurdu. Buhari,Diyet:13




Dünyada çekilen eziyyetler günahlara keffaret olabilir:
Peygamber(S)'in yanında idik. Bizlere şöyle buyurdu: "Benim­le şu şartlar üzere bey'at ediniz: Allah'a (ibâdette) hiçbirşeyi ortak kılmamak, hırsızlık etmemek, zina eylememek..." diye sayıp el-Mümtehıne: 13. âyetinin hepsini okudu. "İçinizden bu and ve sözünde duranın ecri Allah'a âiddir. Bu dediklerimden birini yapıp da ondan dolayı dünyâda ikaaba uğratılırsa, bu ikaab ona keffârettir. Bunlar­dan bir suçu yapıp da yaptığı fiili Allah Taâlâ örterse (onun işi de Allah'a âiddir), Allah dilerse onu mağfiret eder, dilerse onu azâblandırır"Buhari,cezalar:9

Cezada adalet:
Usâme, Kureyş'in Mahzum soyuna mensûb olup hırsızlık yapmış bir kadın hakkında (şefkat için) Peygamber(S)'le konuşmuştu. Bunun üzerine Peygamber: "Sizden evvelki ümmetler ancak şundan helak olmuşlardır: onlar haddi (yânî cezayı) hakir kimseye uygular idiler de şerefli olan kimseyi terkederlerdi. Nef­sim elinde olan Allah'a yemin ederim ki, eğer (Muhammed'in kızı) Fâtma bu işi yapmış olaydı, muhakkak onun elini de keserdim" bu­yurdu.Buhari,cezalar:12

Kafir, müslüman arasında ihtilaf olursa:
...Bir kâfire mukaabil bir müslümân öldürülmez.Buhari,cihad:170,diyet:30


Müslüman Kişi Öfke Sırasında Bir Yahudi'ye Tokat Vurduğu Zaman (Üzerine Birşey Lâzım Gelmez)Buhari,diyetler:31

Zımmınin durumu:
"Herhangibir kişi muâhedeli bir zımmiyi (hak­sız yere) öldürürse cennet kokusu kırk yıllık mesafeden duyulup his­sedilir olduğu hâlde o kaatil kişi cennet kokusunu koklayamaz"Buhari,cizye:5,diyet:29



Müslümanın kanı ne  zaman helal:
Şu üç şeyden biri ile halâl olur: Maktulün hayâtı karşılığında öldürülmesi, zina edenin evli ol­ması, İslâm Dînî'nden çıkıp müslümân cemâatini terketmesi.Buhari,Diyet:5

KASEME: 
Peygamber kaseme davasında diyeti hazineden ödemiştir.Buhari,cizye.12
Not
:Kasâme bir nevi' yemîndir , ki, o ya öldürülenin velîleri veyâhud onların isteği üzerine öldürenin velîleri tarafından elli kişinin ettiği yemine denir. Bu hadîste rivayet olunan vak'a gibi kimsenin tasarrufunda olmayan boş bir yerde yaralı olarak bir maktul bulunur da öldüreni bilinmezse, öldürülenin veresesi, civarındaki köy ahâlîsi tarafından' öldürüldüğünü iddia ederler ve bu iddialarını elli kişinin yemîni ile te'yîd eder­lerse, öldürülenin diyetine hakk kazanırlar. Yâhud da maktulün velîsinin isteği üzerine köylülerden onun seçtiği elli kişinin redde dâir yemîn etmeleridir ki, bu­na da Kasâme denir ve bu suretle maktulün diyetinden kurtulurlar.
"Da'vâcı taraf yemîn etmekten çekinmekle, da'vâlı olan kasâmecilerin ye­minlerini de reddedince da'vânın uzaması ve netîcede Yahûdîler'in kısas edil­meleri gerekiyordu. Hâlbuki Peygamber, Yahûdîler'i te'lîf ve onların İslâm'a girmelerini te'mîn etmek istiyordu. Bu maksadla da'vâyı uzatmayarak öldürü­lenin diyetini kendisi ödeyip çekişmeye son vermiştir"


Zararın ödenmeyeceği durumlar:
Ma'den ocağı hederdir. Kuyu hederdir, hayvan hederdir (yânî yaptığı zararı sahibi ödemez). Buhari,Musakaat:4
Not: kişinin kendi mülkünde kazdırdığı kuyu yü­zünden meydana gelen zarar ve cinayetten mes'ûl olmaması ve ödeme İle mü­kellef tutulmamasidır


Hapishane: 
...(Ömer zamanında ) Safvâna dört yüz (dînâr veya dirhem) verilmek üzere hapishane yapmak için bir ev satın aldı .Buhari,Husumetler:7









ZİNA VE RECM:

Müslümanın kanı şu üç şeyden biri ile halâl olur: .. zina edenin evli ol­ması..Buhari,Diyet:5

Zinanın cezası:Recm, yüz değnek  ve bir yıl gurbete sürgün edilme 
Ebû Hureyre (R) şöyle de­miştir: Bizler Rasûlullah'ın huzurunda bulunduğumuz sırada birden bedevilerden bir adam ayağa kalktı ve:
— Yâ Rasûlallah! Benim için Allah'ın Kitabı ile hükmet! dedi. Akabinde onun muhâsımı olan kimse de ayağa kalktı ve:
— Yâ Rasûlalîah, hasmım doğru söyledi. Sen onun için Allah'ın Kitabı ile hükmet ve söz söylemek üzere bana izin ver! dedi.
Peygamber (S) de ona:
— "Sözünü söyle!" buyurdu. O da şöyle dedi:
— Benim oğlum, bu a'râbî'nin yanında asîf, yânî ücretle çalı­şan bir kimse idi. Oğlum bunun karısıyle zina etmiş. İnsanlar bana oğlum üzerine taşlanmak cezası olduğunu haber verdiler. Ben bu ada­ma oğlum adına yüz koyun ve bir de cariyeyi fidye vererek, oğlumu bu cezadan kurtardım. Bundan sonra ben bu mes'eleyi ilim ehlinden sordum. Onlar da bana, onun karısı üzerine taşlama cezası düştüğü­nü, benim oğluma da ancak yüz deynek vurulma ile bir yıl gurbete sürgün edilmek cezası olduğunu haber verdiler! dedi.
Rasûlullah da:
— "Nefsim elinde bulunan Allah'a yemin ederim ki, ben sizin aranızda elbette Allah 'in Kitabı ile hükmedeceğim: Câriye ile koyunları kendi sahibine geri veriniz. Senin oğluna gelince; onun üzerinde yüz
deynek cezası ve bir yıl gurbete sürgün edilme cezası vardır" buyurdu.
Bundan sonra Eşlem kabilesinden bir adam olan Uneys'e de.
— "Sana gelince yâ Uneys! Sen de bu adamın karısına git! Tahki­kini yap, eğer kadın suçunu itirâf ederse, onu recm et!" buyurdu.
Râvî: Uneys o kadına gitti, kadın da suçunu i'tirâf etmesi üzeri­ne, Uneys ona taşlama cezası uyguladı, demiştir. Buhari,Ahbar:1,Buhari,Hükümler:38


Ubâdetu’bnu’s-Sâmit (radıyallahu anh) anlatıyor: “Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)’a bir vahiy geldiği zaman, vahiy sebebiyle ona bir gam ve keder alır, yüzünün rengi uçardı.Bir gün Cenab-ı Hakk yine vahiy indirmişti ki aynı hal onu sardı. Keder hâli açılınca: “Zina haddiyle ilgili hükmü) benden alın. Allah onlar hakkında yol kıldı (yani çok açık şekilde had beyan etti) : Bekâr bekârla zina yapmışsa cezası yüz sopa ve bir yıl sürgündür. Dul dulla zina yaparsa yüz sopa ve recm’dir.” (K.S. 544 C.3 S.389 Akçağ 1988, alıntıları Müslim, Hudud 13,1690.H; Ebû Dâvud, Hudud 23, 4415; Tirmizi, Hudud 8, 1434. )


Peygamberin recm uygulamaları:
Yahudiler kendilerinden zina etmiş olan bir erkek ile bir kadını Peygamber'e getirdiler. Pey­gamber bu.zinâcılann taşlanmasını emretti. Bunun üzerine ikiside mescidin yanında cenazelerin konulduğu yere yakın bir mekânda taşla öldürüldüler.Buhari,cenazeler:60;Buhari,Savaşlar:9 
Not::Zina ile ilgili ayetler gelmeden önceki durumu göstermektedir.Tevrata göre hüküm verilmiştir.


Rasûlullah mescidde iken (Mâiz adındaki) adam geldi de:
— Yâ Rasûlallah, ben zina ettim! diye nida etti. Rasûlullah ondan yüz çevirdi. O zât kendi nefsi aleyhine dörtkerre zina i'tirâfı yapınca, Rasûlullah ona:
— "Sende delilik var mı?" diye sordu. O zât:
— Hayır, bende delilik yoktur, dedi. Rasûlullah (S):
— "Bunu götürün de taşla öldürünüz!" buyurdu.
İbn Şihâb şöyle dedi:
— Ben (Bakı' yakınındaki cenaze namazı kılınan) Musallâ'da onu taşlayan kimselerin içinde idim, .Buhari,Hükümler:19
Not: Son kısım şöyle devam eder: Taşlar ona isabet edip acı­tınca kaçtı. Biz de ona Harre'de yetiştik ve recmettik( Buhari, Savaşlar:7)



Ben Abdullah ibn Ebî Evfâ(R)'ya:
— Rasûlullah (S) recmetti mi? diye sordum.
O da:
— Evet etti, diye cevâb verdi.
Ben tekrar:
— Rasûlullah en-Nûr Sûresi'nin inmesinden evvel mi, yoksa sonra mı recmetti? dedim.
Abdullah ibn Ebî Evfâ:
— Bunu bilmiyorum, dedi. Buhari, Savaşlar: 6
Not: Bahsedilen ayet 100 sopa ayetidir.(Nur:2)


Peygamber (S): "Yâ Uneys (ibne'd-Dahhâk), şu zina suçu isnâd edilen kadına git, eğer o kadın zina ettiğini itirâf ederse ona recm cezası uygula" buyurdu. Buhari, Vekalet:13




Farklı bir uygulama :
Zeydibn Hâlid el-Cuhenî (R) şöyle demiştir: Ben Peygamber(S)'den işittim, O, evli olup da zina eden kimseler hakkında yüz deynek vurmayı ve bir yıl sürgüne göndermeyi emrediyordu.Buhari, Savaşlar:17

Hz. Enes (radıyallahu anh) anlatıyor: “Ben Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)’ın yanında idim. Bir adam huzuruna gelerek:“Ey Allah’ın Resûlü, dedi, ben bir hadd(suçu) işledim, cezasını tatbik et!” Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) adama (bir şey) sormadı. Derken namaz vakti girdi. Rasûlullah’la birlikte o da namaz kıldı. Aleyhissalâtu vesselâm namazını tamamlayınca, adam yanına geldi ve: “Ey Allah’ın Resûlü dedi, ben hadd (çeşidine giren bir suç) işledim. Bana Allah’ın kitabını tatbik et!” “Efendimiz: “Öyleyse git. Zira Allah, senin günahını affetti” veya -haddini affetti” dedi.” (K.S. 2321 C.8 S.217 Akçağ, alıntısı. Buhari, Hudud 17; Müslim, Tevbe 44, 45, (2764-2765), Hudud 24,(1696). 
Not: Had cezası gerektiren suçun ne olduğu belli olmamasına rağmen itiraf ettiği için affedlmesi ilginçtir.Başka bir rivayet şöyledir:
...Efendimiz adama:
“Evinden çıkınca abdest almış, ab destini de güzel yapmış mıydın?” buyurdu. O:
“Evet ey Allah’ın Resûlü!” dedi. Efendimiz:
“Sonra da bizimle namaz kıldın mı?” diye sordu. Adam:
“Evet ey Allah’ın Resûlü!” deyince, Efendimiz:
“Öyleyse Allah Teâla haddini - veya günahını demişti- affetti” buyurdu”. (K.S. 2320 C.8 S.214 Akçağ 1989, alıntıları. Buhari, Hudud 27, Tevbe 44, 45,(2764,2765); Ebu Dâvût, Hudud 9,(4381). )


Hz.Ali'nin uygulaması:
eş-Şa'bî Âmir ibn Şurahbîl'den işittim. O, Alî ibn Ebî TâIib(R)'in, cumua günü (Şurâha el-Hamdâniyye denilen) kadını recmettiği za­man, Alî'nin:
— Ben bu kadım Rasûlullah(S)'ın sünneti (yânî kaanûnu) ile recm etmişimdir, dediğini tahdîs ediyordu .Buhari, Savaşlar: 6
Not: Alî, Şurâh adındaki kadına perşembe günü deynekleme cezası uygulamış, cuma gününde taşlama ce­zası uygulamış. Kendisine: Sen iki haddi bu kadın üzerinde birleştirdin mi? de­nildiğinde, Alî: Ben onu Allah'ın Kitabı ile deynekledim, Rasûlullah'ın sünneti ile de recm ettim, demiştir.(Nesâî; Recm)


Ömer'in uygulaması:
Ömer ibnu'l-Hattâb (R) şöyle dedi:
— Ben insanlar üzerine zamanın uzayıp da herhangi bir sözcü­nün: "Biz Allah'ın Kitâbı'nda recmi bulmuyoruz" demesinden ve böy­lece Allah'ın indirmiş olduğu bir farizayı terketmek suretiyle sapmalarından endîşe etmişimdir. Dikkat ediniz! Evli olduğu hâlde zina eden kimse üzerine buna beyyine delâlet ettiği yâhud gebelik yâhud i'tirâf olduğunda recm cezası sabit olmuş bir haktır! dedi.
Sufyân ibn Uyeyne: Ben bunu böylece ezberledim: Ömer:
— Dikkat edin! Rasûlullah (S) recm etmiştir. O'ndan sonra biz de recm yaptık, dedi, demiştir. Buhari, Savaşlar:15





Kendi kardeşiyle zinanın cezası da aynıdır:
Hasenu'1-Basrî: Kendi kız kardeşiyle zina eden kişinin haddi, zina eden kimsenin haddidir, demiştir. Buhari, Savaşlar: 6



Eşlerin zina iddası sonucu; lanetleşme:
Sehl ibn Sa'd (R):
— Ben onbeş yaşında iken (Uveymir ile Havle bintu Kays'ın) lanetleşmelerinde hazır bulundum; Rasûlullah onların arasını ayırdı, demiştir.Buhari,Hükümler:18

Bir adam Peygamber(S)'e geldi de:
— Karısının beraberinde bir adam bulan kimse hakkında ne der­sin? Bu adam onu öldürür mü? diye sordu.
Akabinde bu karı-koca mescidde la'netleşme yaptılar, ben de ora­da hazır bulundum .Buhari,Hükümler:18




Bize Abdulmelik ibn Umeyr, el-Mugîre'nin kâtibi olan Verrâd'dan tahdîs etti. el-Mugîre ibn Şu'be (R) şöyle demiştir: Sa'd ibn Ubâde (R):
— Karımla beraber bir erkek görürsem, hiç aman vermeden onu kılıcımın keskin ağzıyle vurur öldürürdüm, demişti.
Onun bu sözü Peygamber(S)'e ulaşınca, yanında bulunanlara:
— "Sizler Sa'd'ın bu kıskançlığına şaşıyor musunuz? Emîn olu­nuz ki, ben ondan daha kıskancım. Allah da muhakkak benden da­ha çok kıskançtır" buyurdu.Buhari, Savaşlar:26



Hilâl ibn Umeyye, Peygamberin huzurunda kendi karısına Şerîk ibn Sehmâ ile zina etti dedi de, karısı üzerine zina suçu attı. Peygamber (S) he­men Hilâl'e hitaben:
— "Sana (dört şâhidlik) beyyine lâzımdır, yâhud (beyyine getir­mediğin takdirde) sırtında hadd cezası vardır" buyurdu.
Bunun üzerine Hilâl:
— Yâ Rasûlallah! Bizden herhangi birimiz kendi karısının üs­tünde bir erkek gördüğü zaman beyyine, yânî şâhid aramağa mı gi­decek? (Şâhid getirinceye kadar o kimse işini bitirip savuşmaz mı?) diye i'tirâz etti.Rasûlullah da:
— "Sen şâhidlerini hazırla, yoksa sırtında (seksen- deynek olan) zina iftirası atma cezası vardır" demeye devam etti.Buhari, Şahitler:22



Başka dinden olana kendi hukuku uygulanır:
Birtakım Yahûdîler (Medine'de) Rasûlullah'a geldiler de O'na içlerinden bir erkekle bir kadının zina ettiğini söylediler (ve ne hükmedersin? dediler).
Rasûlullah (S) onlara:
— "Sizler recm hükmü hakkında Tevrat'ta ne buluyorsunuz?" diye sordu...Ve tevrat hükmüne göre recm ettirdi.Buhari,Menkıbeler:26

Cariye zina ederse:
Câriye Zina Ettiği Zaman (Dövülür, Fakat) Yüzüne Karşı Ayıbı Söylenmez, Sürgüne De Gönderilmez. Buhari, Savaşlar:22




Fiilin zina sayılması için sınır :

...Ra­sûlullah hiçbir kinayeli lafız kullanmayarak açıkça:
— "Sen erkeklik organını o kadının ferci içine koydun mu?" diye sordu.Buhari, Savaşlar:13



TACİZ VE ZORLA ÖPME ÇİMDİKLEMENİN CEZASI :


İbn Mes'ûd (R) şöyle demiştir: Bir kimse (yabancı) bir kadından bir öpücük aldı. Müteakiben o zât Peygamber'e geldi ve olan işi ona haber verdi. Bu hâdise üzerine Azîz ve Celîl olan Allah, şu âyeti indirdi:
'Gündüzün iki tarafında, gecenin de yakın saatlerinde dosdoğru na­maz kıl. Çünkü güzellikler kötülükleri (günâhları) giderir. Bu, iyi dü­şünenlere bir öğüddür" (Hûd: 114)
Bunun üzerine o kimse: Yâ Rasûlallah, bu yalnız benim için mi? diye sordu. Rasûlullah (S): "Ümmetimin hepsi için, bütün ferdleri içindir" buyurdu.Buhari,Namaz:Namaz vakitleri:4


Atâ ibn Ebî Rebâh: Peygamber (S), böyle bir ma'siyet işleyip de kendisine bunu haber veren kimseyi (namaz kıİıncaya kadar ihmâl etti, namazdan sonra tekrar haber verdiğinde, namazının ona keffâret olduğunu bildirdi de) ona hiçbir ceza vermedi, demiştir. Buhari, Savaşlar:11
Not: Olay üstteki olayla aynı olaydır.Dikkat edilecek nokta kişinin pişman olup itirafta bulunmasıdır.




İÇKİ İÇMENİN CEZASI:

'Enes ibn MâIik(R)'ten tahdîs etti ki, Peygamber (S) şarâb içme suçunda, yapraklan soyulmuş hurma değneği ve na'llerle (yânı ayakkabılarla) dövme cezası uygula­mıştır. Sonra Ebû Bekr de içki içer kimseye kırk değnek vurmuştur.Buhari,cezalar:3

...Ubeydullah dedi ki: Usmân, el-Velîd'e kırk değnek cezası vur­du(şarab içtiği için). Alî'ye ona değnek cezası vurmasını emretti.Buhari ensarın menkıbeleri:36

Sayı net değil:
Alî ibn Ebî Tâlib(R) şöyle dedi: Ben herhangi bir kimseye hadd vurup da onun öl­mesiyle nefsimde üzüntü duymuş değilimdir. Ancak böyle bir üzün­tüyü içki içen kimse hakkında duymuşumdur. Şayet içki içen kimse hadden dolayı ölseydi, muhakkak ben onun diyetini verirdim. Bunun da sebebi şudur: Çünkü Rasûlullah (S) içki içenin haddi hakkında bize sabit bir adet kanûnlaştırmamıştır. Buhari,cezalar:5

İçki içen dışlanmaz.
Peygamber (S) zamanında Abdul­lah isminde bir adam vardı. İnsanlar tarafından "Hımâr ( = Eşek)" lakabı ile lakablandınurdı. Bu zât Rasûlullah'ı arasıra güldürürdü ( komik bir adamdı). Pey­gamber bu adama, şarâb içtiği için deynekleme cezası uygulamıştı. Bir gün bu Abdullah yine huzura getirildi, Peygamber deyneklenmesini emretti, o da deyneklendi. Topluluktan birisi:
— Yâ Allah, şu adama la'net et, içki yüzünden ne kadar da çok huzura getiriliyor! dedi.
Bunun üzerine Peygamber:
— "Ona la'net etmeyiniz! Vallahi kesin olarak bilmişimdir ki bu zât muhakkak Allah'ı ve Rasûlü'nü sevmektedir" buyurdu.Buhari,cezalar:6

Seksen değnek:
...İnsanlar (sîretinin kötülüğü se­bebiyle) Velîd'in hâli hakkında çok söz etmişlerdir, dedim ... Osmân:
— Öyleyse sizlerden bana ulaşan şu uydurma haberler nedir? Am­ma Velîd'in durumundan zikrettiğin şeye gelince, inşâallah biz onun hakkında haklı karârı alacağız, dedi.
Sonra Alî'yi çağırdı da Velîd'e deynekleme cezası vurmasını em­retti. Alî de el-Velîd ibn Ukbe'ye seksen deynek vurdu.Buhari,sahabelerin faziletleri:6

Aynı olay için bknz:   Huseyn bin el Münzir radiyallahu anh'dan:
"Osman'ın yanında hazır bulundum. Ya­nına Velîd getirildi. İki rekat sabah namazı kılmıştı. (Sarhoş olduğu için:) 'Daha da kıla­yım mı? dedi. İki adam onun (sarhoşluğu) hakkında şahitlik yaptı. (O iki şahitten biri Humrân'dı.) Bir tanesi içki içtiğini söylerken, ötekisi de içtiğini kusarken onu gördüğünü söyledi. Osman: 'Tam anlamıyla içmeseydi onu kusmazdı' dedi.
(Osman) Ali'ye hitaben: 'Ey Ali, kalk onu kamçıla!' dedi. Ali de: 'Ey Hasan! Haydi sen kalk da onu kamçıla!' dedi. Bunun üzerine Hasan: 'Hilâfetin serinlik, afiyet ve iyilikleri­ne nail olan, onun sıcaklık, şiddet ve zorluk­larına da katlanmalıdır' şeklinde bir mesel söyledi. Sonra: 'Ey Abdullah bin Ca'fer! Kalk şuna şer'î cezayı sen uygula!' dedi. Kalktı ve ona kamçı vurmaya başladı. Ali de bir yandan sayıyordu. Kırka varınca: 'Bırak yeter!' dedi. Sonra şöyle dedi:
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem ve Ebû Bekr (bu gibi durumlarda) kırk kamçı vurdu. Ömer ise seksen kamçı vurdu. Bunla­rın hepsi sünnettir. Bu (kırk) benim için daha uygundur." [Müslim ve Ebû Dâvud.]



(Medine'de) Nuaymân yâhud Nuaymân'ın oğlu içki içmiş (yânî sarhoş) olarak (evi­ne) getirildi. Hem Rasûlullah (S) evde bulunan kimselere bu sarhoşu dînî ceza olarak dövmelerini emretti. Ukbe: Ben de onu dövenler arasında idim. Biz onu nalınlarla, kabuğu soyulmuş hurma deyneği ile dövdük, demiştir. Buhari, Vekalet:13







HIRSIZLIK:
Cezanın ölçüsü:


"Hırsızın eli, dörtte bir dînâr ve daha fazla kıymette mal çaldığı zaman kesilir"Buhari,cezalar:14

Âişe (R): Peygamber (S) zamanında hırsızın eli ancak hacefe denilen kalkan veya turs denilen kalkan kıymetinde bir mal çaldığında kesilirdi, diye haber verdi.Buhari,cezalar:14

Abdullah ibn Ömer(R)'den tahdîs etti ki, Rasûlullah (S) değeri üç dirhem olan bir kalkan hırsızlığında hır­sızın elini kestirmiştir.Buhari,cezalar:14


Ağaçtan meyve çalan iki mislini öder, ayrıca tazir edilir:
Abdullah b. Amr b. el-As'dan rivayet edildiğine göre, Resûlullah (s.a.)'a ağaçta bulunan meyveden (alıp yemenin hükmü) sorulmuş da:
"Her kim onu ihtiyacından dolayı ağzıyla alıp yer de eteğini doldurmazsa, (bundan dolayı) ona bir ceza lâzım gelmez. Ondan bir şey koparır (da başka yere taşır)sa, onun değerinin iki mislini ödemek onun üzerine borç olmakla beraber (tazir) cezasına da çarp­tırılır.
Kim de meyveyi meyve kurutulan yere konduktan sonra çalar da (çalınan bu meyvenin) değeri, bir kalkan değeri olursa, ona (el) kesme (cezası) lâzım gelir,"Ebu davud,lukata(kayıp mal):10



İhtiyaçtan hırsızlık yapana ceza yok:
Hz. Ömer’in uygulaması: Hâtıb b. Beltea’nın köleleri, Müzeyne kabilesinden birinin devesini çalmışlar ve kesip yemişlerdi. Hz. Ömer, onların bu suçu açlık sebebiyle işlediklerini öğrenince cezalandırmamış, ancak sahiplerine devenin değerinin iki katı olan 800 dirhem para cezası vermiştir.Malik, el-Muvatta, II/220, Beyhaki, Sünen, VIII/278, BEHNESİ, IV/346.




DİN DEĞİŞTİRMEK
Not: Kuranda dinden dönme ile ilgili pek çok ayet vardır.Ve hiç birinde öldürme cezasından bahsedilmemektedir.Ör:
Peygamberdin şübhesiz bir hakk olduğuna şâhidlik de etmişler iken, îmânlarının arkasından küfre sapan bir kavmi Allah nasıl hidâyete erdirir? Allah zalimler güruhunu hidâyete götürmez. Muhakkak Allah'ın, meleklerin, bütün insanların laneti onların tepesine!
İşte onlar; onların cezaları! Onlar bunun içinde ebedî kalıcıdırlar. Kendilerinden ne azâb hafifletilir, ne de onlara bakılır. Bundan sonra tevbe ve ıslâh edenler müstesna. Çünkü Allah cidden mağfiret edici, çok merhamet edicidir. Hakikat îmânlarının arkasından küfretmiş, sonra da küfrünü artırmış olanların tevbeleri asla kabul olunmaz. İşte onlar sapıkların tâ kendileridir"(Âiu imrân: 86-90)


Her kim dinini değiştirip tebdil ederse (değiştirmek), onu öldürünüz!Buhari,İltisam:28
Not: Bu hadis Aşağıda anlatılan Ebu bekir olayının içinde geçmektedir ve "dininin hükümlerini değiştirirse , yozlaştırısa" anlamında kullanılmıştır. Çünkü kişiler zekatla ilgili hükmü iptal etme isteğindeydiler.



Dinden dönenin cezası:
Bir adam müslümân olmuş, sonra da Yahûdîliğe dönmüştü. Bu dîninden dönen kişi Ebû Musa'nın yanında bağlanmış hâlde dururken, Muâz ibn Cebel de oraya gelmiş ve:
— Bu bağlı adamın hâli nedir? diye sormuştur. Ebû Mûsâ da ona:
— Bu zât İslâm'a girmiş, bundan sonra da Yahûdî olmuştur! diye cevâb verdi.
Muâz ibn Cebel:
— Ben bu dîninden dönen adamı Allah'ın hükmü ve Rasûlü'nün hükmü olarak öldürmedikçe yere oturmam! demiştir. Buhari,Hükümler:12



Ali'nin uygulaması:
Alî (R) bir topluluğu yakmış. Bu yakma haberi İbn Abbâs'a ulaşınca, İbn Abbâs: Ben olaydım bu dînden dönenleri yak­mazdım. Çünkü Peygamber (S): "Allah'ın azâbıyle azâblandırmayınız!" buyurdu. Ben onları muhakkak öldürürdüm. Nitekim Peygam­ber (S): "Dînini değiştireni öldürünüz!" buyurdu, demiştir.Buhari,cihad:148

Ebu Musa'nın uygulaması:
Ebû Musa'nın yakınında bir bağla sıkıca bağlanmış bir adam bu­lunuyordu. Muâz, Ebû Musa'ya:
— Bu bağlı insan nedir? dedi. Ebû Mûsâ:
— Bu bir Yahûdî idi, İslâm'a girdi, sonra da yine Yahûdî oldu, dedi.
Ebû Mûsâ, Muâz'a:
— Otur! dedi. Muâz da üç kerre:
— Allah'ın ve Rasûlullah'ın hükmü olarak, dînînden dönen bu kişi öldürülünceye kadar ben oturmam! dedi.
Bunun üzerine Ebû Mûsâ, onunla ilgili emrini verdi, o mürtedde de öldürüldü.Buhari,İstitabe:1



....
Muâz ibn Cebel de:
— Bu mürted öldürülmedikçe katırımdan inmem, dedi. Ebû Mûsâ da:
— Bu kimse ancak bunun için, yânı öldürülmek için getirilmiş­tir; haydi sen bineğinden aşağı in! dedi...Buhari,Megazi:62




Ebu Bekr in uygulaması:
Ebû Hureyre (R) şöyle demiştir: Pey­gamber (S) vefat edip Ebû Bekr halîfe yapıldığı ve Arab kavminden kâfir olanlar kâfirliğe döndükleri zaman, (ordu gönderilmesinde) Ömer:
— Yâ Ebâ Bekr! Bu insanlara karşı nasıl harb açar, kıtal yapar­sın? Hâlbuki Rasûlullah (S): "Ben insanlarla, onlar "Lâ ilahe ille 'ilâh" deyinceye kadar harb etmeye emrolundum. Her kim bu 'Lâ ilahe ille İlâh' şehâdet kelimesini söylerse, hakkı ile olmak hâriç, benden malını ve canım korumuş olur, (gizli küfür ve ma'siyetinin) hesabı ise, Allah'a âiddir" buyurmuştu, dedi.
Ebû Bekr cevaben:
— Vallahi ben, namaz ile zekât arasını ayıran kimselerle muhak­kak harb ederim. Çünkü zekât, mâlî bir haktır. Allah'a yemîn ede­rim ki, bunlar Rasûlullah'a veregeldikleri bir dişi oğlağı, benden men' ederlerse, bu men' ediş üzerine onlarla muhakkak harb ederim! dedi.
Bunun üzerine Umer:
— Vallahi şunu gördüm ki, mürtecilerin katli hakkındaki halî­fenin bu hükmü, Allah'ın, Ebû Bekr'in gönlünde yarattığı genişliğin eseridir. Bu sayede onlarla harb etmenin hakk olduğunu öğrendim! Dedi .Buhari,İstitabe:2
Not:   Hicretin onbirinci yılı rebıulevvelinin onikinci pazartesi günü Peygamber'in vefatı üzerine Ebû Bekr halîfe seçilmişti. Bu târihi ta'kîb eden günlerde bâzı Arab kabileleri Tevhîd'i ve namazı kabul ettiklerini bildirerek zekâtı vermekten çekinmişler ve böylece İslâm'ın vâciblerinden olan bir esâsı reddetmişlerdi. Bunlar üzerine Halîfe, ordu göndermek ve onlarla harb etmek gerektiğini ortaya koy­du. Sonunda Ömer de Halîfe'nin görüşünü tasdik et­miştir.



KATİL VE CEZASI:

Abdurrahmân ibn Ebzâ bana: İbn Abbâs'tan şu iki âyeti sor, bunların işi nedir (yânî bunlar arasını uyuşturma nasıldır)? diye emretti:
a. "Ve onlar ki Allah'ın beraberinde diğer bir tanrıya duâ et­mezler, Allah *m haram kıldığı nefsi haksız öldürmezler ve zina yap­mazlar. Her kim bunları yaparsa, ağır cezaya çarpar" (ei-Furkaan: 68);
b. "Kim bir mü 'mini kasden öldürürse cezası, içinde devâmh ka­lıcı olmak üzere, cehennemdir" (en-Nisâ: 93).
Ben İbn Abbâs'a sordum. îbn Abbâs şöyle dedi: el-Furkaan Sû­resi 'ndeki âyet inince Mekke ahâlîsinin müşrikleri:
— Biz Allah'ın haram kıldığı nefsi öldürdük, Allah'ın berabe­rinde diğer tanrıya duâ ettik ve bütün fahişelikleri de İşledik (artık İslâm bize fayda vermez), dediler.
Bunun üzerine Allah "Ancak tevbe ve îmân edip iyi amelde bu­lunanlar başka. İşte Allah bunların kötülüklerini iyiliklere çevirir ve Allah gafur, rahim 'dir..." (ei-Furkaan: 70) âyetini indirdi. İşte bu âyet, o sıfattaki müşrikler içindir. 
Amma en-Nisâ Sûresi'ndeki âyete ge­lince, İslâm Dîni'ni ve onun kaanûnlarını tanıdığı (katlin haram kı­lındığını bildiği) zaman, müslümân kişi bundan sonra insan öldürürse, işte onun cezası, içinde ebedî kalmak üzere, cehennemdir (tevbesi yok­tur), dedi.
Abdurrahmân ibn Ebzâ dedi ki: Ben İbn Abbâs'm bu sözünü Mucâhid ibn Cebr'e söyledim. O: Pişmanlık duyup tevbe eden (ce­hennemde ebedî kalmaktan) müstesnadır, dedi.Buhari, Ensarın Menkıbeleri,28


TECAVÜZÜN CEZASI:


Safiyye şöyle haber vermiştir: Tasarrufu Halîfe Ömer'e âid olan beşte bir ganimet kölelerinden bir erkek köle, yine beşte bir ganimet payından olan bir dişi köle ile cinsî münâsebet yapmış ve o cariyenin bekâret zarını giderinceye kadar onu zorlamıştır. Bunun üzerine Ömer o erkek köleye, zina etme cezası olan deynekleme uyguladı ve onu altı ay o yerden sürgün etti. Fakat erkek kendisini zorlamış olduğu için, o cariyeye deynekleme cezası uygulamadı.Buhari,ikrah:6

ez-Zuhrî, hürr bir erkeğin bekâretini giderdiği bakire câriye hakkında şöyle dedi:
Hakem (yânî hâkim) bu bakire cariyeden bekâretin değeri ile cariyenin kendi kıymetini ta'yîn ve nisbet eder de o erkekten bekâretin bedelini alır (yânî o erkeğe, kadının bakire ve dul oluşu arasındaki değer farkını ödemesini hükmeder), ve bir de o erkeğe deynekleme cezası uygulanır. Dul câriye hakkında imamların hükümlerinde bir para ödeme yoktur, lâkin erkek üzerine hadd cezası vardır. Buhari,ikrah:6
Not:
Tecavüze zina cezası uygulanır.Ayrıca kısas gerektiği için(fakat yapılacak kısas haram olduğu için) bekaret veya masumiyet için ayrıca idarenin belirleyeceği tazminat ve tazir cezası birlikte uygulanır.





BEYATTAN DÖNME:
Bir bedevi Arab, Rasûlullah (S) ile İslâm üzere bey'at etmişti. Sonra bu bedevîye bir humma hastalığı isabet etti de:
— Yâ Rasûlallah! Benim bey'atimi çöz (çöle döneyim)! dedi. Rasûlullah bunu kabul etmedi. Sonra tekrar geldi, yine:
— Yâ Rasûlallah! Benim bey'atimi çöz (de ben yine çöle gide­yim)! dedi.
Rasûlullah yine kabul etmedi. Bunun üzerine bedevî, Medîne'den çöle dönmek üzere çıkıp gitti. Rasûlullah da:
— "Medine, demirci körüğü gibidir, pislikleri dışarı atar, temiz olanı alıkor" buyurdu. Buhari,Hükümler:45







SİHİR YAPMANIN CEZASI:
Abdullah ibn Vehb şöyle demiştir: Bana Yûnus ibn Yezîd haber verdi ki, İbn Şihâb'a, ahd sahibinden olup da sihr yapan kimseye öldürme cezası var mıdır? diye sorulmuş.
İbni Şihâb da: Bize, Rasûlullah'a sihr yapıldığı, fakat O'nun bu işi yapanı, kitâb ehlinden olduğu hâlde öldürmediği haberi ulaştı, demiştir.Buhari,cizye:14
Not: Peygamber'e Yahûdî Lebîd ibn A'sam tarafından sihir yapıldığı, Peygamber'in "Allah bana afiyet ihsan etti, bırakınız onu" bu­yurup, ona ceza vermemesi yönündendir.



ADETLİ KADINA YANAŞMANIN CEZASI:
“Kişi hanımına kanama hâlinde temasta bulunmuşsa bir dinar, kanın kesilme hâlinde temas etmişse yarım dinar tasadduk eder.” (K.S. 3834 C.11 S.50 Akçağ, alıntıları. Tirmizi , Tahâret 103, (136,137); Ebu Dâvud. Tahâret 106,(264, 265,266); Nesâi, Tahâret 182,(1,153); İbnu Mâce, Tahâret 123,(640). )


KONUŞMAMA CEZASI:
Tebûk gazvesinde geri kalan ve mazeret beyan edemeyen üç kişi için (Kâ'b b. Mâlik, Mirare b. Rabî ve Hilâl b. Ümeyye)
—Rasûlullah, kendisinden seferde geri kalanlardan işte şu üçü­müzle konuşmaktan müslümânları nehyetti. Halk da bizden çekin­diler... Bu hâl üzere elli gün kaldık... Rasûlullah, sabah namazını kıldığı zaman Allah'ın bizim üzerimize tevbesini (pişmanlığımızın ka­bulünü) ilân etmiş, halk bize müjdelemeğe koşmuştu. Buhari,Hükümler:54
Ayet:
"Ve savastan geri kalan o üç kişinin tövbesini de kabul etti. Bütün genişliğine rağmen yeryüzünün kendilerine dar geldiği, ruhları son derece sıkıldığı, Allah 'tan başka bir sığınak olmadığını anladıkları zaman tövbe etsinler diye, Allah onları bağışlamıştı. Şüphesiz ki Allah, tövbeleri çok kabul eden ve çok merhametli olandır" (et-Tevbe, 9/118).


DİYET MİKTARLARI



Parmakların diyeti:
Peygamber (S): "İşte şu ve şu, yâni küçük parmakla baş parmak (diyet hususunda) müsavidir" buyurmuştur.Buhari,Diyet:19
Not:Nesâî'nin rivayetinde Rasûlullah (S), Amr ibn Hazm oğullan'na diyetlere dâir gönderdiği mektubunda: "Elin diyeti elli devedir. Her parmağın diyeti de on devedir" buyurmuştur. Şârih Hattâbî: Bu rivayet, diyet hususunda bir asıldır. Bununla âlimler, elin diyeti, tam diyetin yarısı olduğunda ittifak etmiş lerdir. Yine böyle elin ve ayağın parmaklarının diyeti müsâvî olarak farksız on deve olduğunda da ittifak etmişlerdir, demiştir.

Kaseme:(Bir arazide öldüreni belli olmayan)
Peygamber Hayber bahçelerinde  öldürülmüş olarak bulunan sahabi için kısas yapabilmek için yakınlarından, cinayeti işleyenlerle  ilgili delil istedi,bulamadılar.Hayberliler(yahudi) de biz yapmadık diye yemin ettiler.Bunun üzerine diyet beytul maldan ödendi.Buhari,Diyet:21

Ceninin diyeti:(Gurre)
Ebû Hureyre(R)'den : Huzeyl kabîlesİnden iki kadın birbiriyle döğüşüp, bunların biri diğerine bir taş atmış ve bu sebeble o kadın, karnındaki cenini (ölü olarak) dışa­rıya atmıştı. Rasûlullah (S) kadının cenini hakkında, diyet be­delinin onda birinin yarısına ulaşan erkek veya dişi bir köle hükmet­ti.(5 deve bedeli bir köle)Buhari,Diyet:24


Umer ibnu'l-Hattâb (R) ge­be kadının karnının vurulması sebebiyle ceninini ölü olarak düşürmesi­nin hükmünü sordu da:
— Hanginiz Peygamber(S)'den bu konuda birşey işitti? dedi. Ben:
— O konuda ben işittim, dedim. Umer:
— İşittiğin şey nedir? diye sordu. Ben:
— Ben Peygamber(S)'den işittim: "Ceninin düşürülmesinde, cenînin diyeti köle yâhud câriye gurresidir (yânî bir diyetin yirmide bi­ridir= 5 deve)" buyuruyordu, dedim.
Bunun üzerine Umer bana:
— Bu söylediğin hadîs hususunda bana bir çıkış yeri, bir delîl getirmedikçe ayrılma! dedi.
Ben hemen yanından çıktım ve akabinde Muhammed ibn Mesleme'yi buldum ve onu Umer'e getirdim. O da benimle beraber Pey­gamberin "Ceninin diyeti hakkında bir köle yâhud bir cariyenin gurresi vardır" buyururken işittiğine şehâdet eyledi.Buhari,İltisam:13

Not: Cenin diyetinde ceninin kız veya erkek olması sonucu değiştirmez.



Diyeti yakınlar öder:
Rasûlullah (S), Lahyân oğulları'ndan bir kadının ölü olarak düşen cenîni hakkında kıymeti, tam diyet bedelinin onda birinin yarısına ulaşan bir köle ve­ya câriye ile hükmetti. Sonra lehine tam diyet bedelinin onda birisi­nin yarısı ile hükmolunan o cenînin anası kadın öldü. Bunun akabinde Rasûlullah, o kadının mirasının, kendi oğullarına ve kocasına âid ol­duğuna, cinayete kurbân gidip ölmüş olan kadının diyetinin ise, ci­nayeti işleyen kadının erkek akrabaları üzerine lâzım geldiğine hükmetti.Buhari,Diyet:25

Diyet ödenmeyen haller:
Hayvanların kendiliğinden meydana getirdikleri cinayet ve zararlar hederdir. Kuyu kazmaktan doğan cinayet de he­derdir. Ma'den kazmada meydana gelen cinayet de hederdir. Buhari,Diyet:27
Not:Sahibi tarafından bağlanan veya bir tarafa kapatılan dört ayaklı hayvanların bağlarını kopararak veya kapatıldıkları yerden kurtularak meydana getirdikleri cinayet ve zararlar hederdir. Sahibine tazmin lâzım gelmez. An­cak hayvanın sahibi, cinayet sırasında ve zarar esnasında yanında bulunur da men' etmezse, tazmin îcâb eder. Kuyu ve Ma'den kuyuları da böyledir.







DİYET ERKEK ASABEYE, MİRAS EŞ VE ÇOCUKLARA
Ebû Hureyre (R) şöyle demiştir: Rasûlullah (S) Lihyân oğulları'ndan bir kadının ölü olarak düşen cenini için bir erkek köle yâhud bir dişi köle diyetinin gurresi ile (yânî bunların diyetleri­nin onda birinin yarısı ile) hükmetti. Sonra üzerine gurre ile hükmet­tiği kadın vefat etti de, Rasûlullah o kadının mirasının oğullarına ve kocasına âid olduğuna ve ödeyeceği diyetin de kadının erkek asabesi üzerine olduğuna hükmetti .Buhari,miras:3



NEFSİ MÜDAFAADA DİYET ÖDENMEZ:
Ben Peygamber'in be­raberinde zorluk ordusunda -Tebük seferinde- gazveye çıktım. Bu gaz­ve nefsimde amellerimin en güvenli ve en sağlamından olmuştur. Benim ücretli bir hizmetçim vardı. Bu hizmetçi yolda birisi ile döğüştü. İki kavgacıdan biri öbürünün parmağını ısırdı. Hizmetçi eli­ni, ısıran kişinin ağzından hızla çekti de, ısıranın ön dişini söktü; o (ısıran ve bu suretle dişi düşen kişi) da Peygamber'e gelip şikâyet et­ti. Peygamber dişin diyetini düşürdü ve: "Bu adam elini senin ağzın içinde bırakır mı ki, sen erkek devenin yan dişleriyle sert yem yediği gibi, onun elini çatır çatır yiyesin?" buyurdu.Buhari,icare:5















HUKUKİ MESELELER



İÇTİHAT VE HAKİM:
Bir hâkim hükmedeceği za­man ictihâd eder, yânî hakkı arayıp hükmeder de sonra bu hükümde isabet ederse, o hâkime iki ecir vardır (hakkı aramak ve isabet etmek sevâblan). Eğer hâkim hükmedeceği zaman hakkı ictihâd edip arar, fakat sonunda hatâ ederse, bu hâkime de bir ecir vardır (hakikati ara­ma sevabı vardır)" Buhari,İltisam:21

DAVACI ŞAHİTLERLE, DAVALI YEMİNLE İSPAT EDER:
Senin da'vânı isbât edecek senin iki şahidindir yâhud (da'vâlıyı temize çıkaracak) onun yemîn etmesidir.Buhari, Şahitler:20

KANITLAR YEMİNDEN DAHA ÖNEMLİDİR:
Kaadı Şurayh de: Adil ve razı kılıcı beyyine, yalan yeminden haklıdır, demişlerdir .Buhari, Şahitler:28

MÜSLÜMAN OLMAYANIN ŞAHİTLİĞİ KABUL EDİLMEZ.
Buhari .30- Bab: Şirk Ehlinden Şâhidlik Ve Diğer Şeyler İstenilmez

HAKİMİN AF YETKİSİ:


Ben Peygamber(S)'in yanında idim. O'na bir adam geldi de:
— Yâ Rasûlallah! Ben hadd (yânî dînî ceza) gerektirecek bir gü­nâha isabet ettim, bana bu cezayı uygula! dedi.
Enes dedi ki: Peygamber o adama işlediği günâhı sormadı.
Enes dedi ki: Bu sırada namaz vakti geldi. O adam Peygamber'le beraber namazı kıldı. Peygamber namazı bitirince o adam Peygamber'e doğru kalktı da:
— Yâ Rasûlallah! Ben bir hadde isabet ettim, bana Allah'ın Kitâbı'nı uygula! dedi.
Rasûlullah:
— "Sen şimdi bizimle beraber namaz kılmış değil misin?" dedi. O da:
— Evet (namaz kıldım), dedi. Rasûlullah:
— "Şübhesiz ki, Allah senin lehine günâhını -yâhud: cezanı- mağ­firet etmiştir!" buyurdu .Buhari, Savaşlar:12
Not:  Yetki tazir cezaları içindir.Had cezalarında "Zeyneb'in elini de keserim" ilkesinde olduğu gibi af yoktur.Yukarıda bahsedilen olay "öpme-taciz" fiilini anlatmaktadır




HAKİM, ÖFKELİYKEN KARAR VERMESİN:
İki kimse arasında hükmedecek hiçbir hâ­kim, sakın öfkeli bir hâlde iken hükmetmesin! Buhari,Hükümler:13


HAKİM ZULÜM İLE HÜKMETTİĞİ YÂHUD İLİM EHLİNE ZIDD BİR HÜKÜM VERDİĞİ ZAMAN, ONUN BU HÜKMÜ REDDEDİLİR
Not: Halid bin velidin esirleri öldürün emrine bazıları uymamıştır.Buhari,Hükümler:35 



MÜSLÜMAN KAFİRE KARŞILIK KISAS EDİLMEZ:
Ben Alî'ye: Sizin yanınızda (Rasûlullah'tan kalan) bir kitâb, yazılmış bir şey var mıdır? diye sordum. Alî (R): Hayır, bizde Allah'ın Kitâbı'ndan, bir de müslümân olana verilen anlayıştan başka birşey yoktur. Bir de şu sahîfenin içindeki vardır, cevâbını verdi. Ebû Cuhayfe dedi ki: Ben: Peki, bu sahîfenin içinde ne var? diye so­runca: Onun içinde diyetin, esîri kurtarmanın ve bir kâfire bedel müslümânı katil olunmayacağının hükmü vardır, dedi. Buhari,ilim:40



SARHOŞ , SUÇ İŞLEDİĞİNDE CEZASI YOK:

Alî ibn Ebî Tâlıb de şöyle demiştir:
Hamza yaşlı develerin böğürlerini yardı. Peygamber (S) Hamza'yı bu fiilinden dolayı kınamaya başladı. Bir de gördü ki, Hamza iki gözü kıpkızıl sarhoş olmuş. Sonra Hamza, Peygamber'e: Sizler başka değil, ancak babamın kölelerisiniz, dedi. Bu söz üzerine Peygamber, Hamza'nın çok sarhoş olduğunu bildi de yanından dışarı çıktı, biz de beraberinde çıktık (yânî Peygamber onu sarhoş iken işlediği suçlardan dolayı cezalandırmadı).Buhari, Talak:10
Not: Uyuyan, unutan ve delinin sorumlu olmaması durumu





ŞUFA HAKKI:


Şuf'a hakkı, akara mahsûstur: Müslim'in ve Tahâvî'nin Câbir'den rivayet et­tikleri bir hadîste, Rasûlullah (S): "Şuf'a, ortaklardan herbirinin öbürüne arzetmeden satmak hakkını hâiz olmadığı bir tarla, bir arsa, bir ev, bir bahçe üzerindeki ortaklık hakkıdır, kendisine teklif olunan ortak ya alır, yâhud al­maz bırakır" buyurmuştur...

Peygamber (S) şufayı ancak taksim olunmamış her malda kılmıştır. "Sınırlar konulup da yol­ların yönleri belli edildiği zaman şuf'a yoktur", demiştir .Buhari,Hileler:14



HARAÇ:


Umer de hakkını ver­mek için (Hakim'in) çağırmış; ondan da atıyye almaktan çekinmiştir. Bundan sonra Umer (sahâbîlerin toplantısında):
— Ey müslümânlar topluluğu! Ben harâc ve ganîmet malından Allah'ın kendisine taksim eylemiş olduğu hakkını kendisine vermek için arzediyorum. O ise bunu almaktan çekiniyor! dedi.
Ve (hakîkaten) Hakîm, Rasûlullah'tan sonra, tâ ölünceye kadar hiç kimseden birşey almamıştır.Buhari, Vasiyyet:9





VERGİLER:

Câhiliyet'ten kalma definede  beşte bir devlet vergisi vardır.Buhari,Musakaat:4
İşlek bir yolda ya da ma'mür olan bir köyde bulduğun bir malı bir sene ilan et. Eğer (bu süre içerisinde) sahibi gelirse ona ver, eğer gelmezse senindir. Harab olan bir yerde bulunan bir malda ve rikâzda beşte bir (Vergi) vardır. (Gerisi bulana kalır)Ebu Davud,lukata(kayıp eşya):10

TARIM:

Toprak sularken yukarıda olan önce sular, su ayak topuklarına çıkınca suyun yolunu açar ve aşağıdakilerde sırayla sular.Buhari,Musakaat:9


Korumak yalnız Allah'a ve Rasûlü'ne mahsûs(bir hak)tur"Buhari,Musakaat:12
Not : Hımâ: Lügatçe'halktan korunan ve halkın girmesine ve hayvanların otla­masına izin verilmeyen otlu yerdir.  Fıkıhta Hımâ, boş arazîden devletin beylik hayvanlar için koruduğu ve halkın burada hayvanlarını otlatmasını yasak ettiği bir arazî par­çasıdır.
Câhiliyet devrinde Arab şerîfleri istedikleri yerleri koru yapar, insanların oralardan faydalanmalarını yasak ederlerdi. Peygamber bu âdeti kaldırdı. "Ko­ruma hakkı yalnız Allah 'in ve Rasûlü'nündür" buyurdu ki bu, devlete âid bir haktır demektir.


Akar sular ve şahıs malı olamayan arazilerdeki odunlar halka aittir bundan faydalanabilir anlamına çıkan hadisler için bknz:Buhari,Musakaat:13,14

Devlet başkanı bazı kimselere hazine arazisinden verebilir bknz:Buhari,Musakaat:15

Her kim ölü bir arazîyi diriltip i'mâr ederse, onun mülkiyeti kendisine âiddir.Buhari,Muzaraat:15





Yol Hakkı:

Ebû Hureyre :Arazî sâhibleri geniş ve işlek umûmî yol (mikdârı) hakkında ihtilâf edip çekiştikleri zaman, Peygamber (S) yedi zira' olarak hükmetti. Buhari, Zulümler: 29




KAYIP EŞYA

Bir adam RasûIullah(S)'a bulunmuş eşyanın hükmünden sordu. Rasû­lullah:
— "Bir sene i'lân et, sonra bunun kabının ağız bağını ve içindekini iyi tanı, sonra bununla faydalan. Eğer sahibi gelirse, onu kendi­sine ver!" buyurdu.
O zât:
— Yâ Rasûlallah! Koyun yitiğinin hükmü nedir? dedi. Rasûlullah:
— "Onu sen al! Çünkü o ya senin, ya mü'min kardeşinin yâhud da kurdundur!"( Yânî onu sen ve başkası tutup almazsa, onu kurt yer ) buyurdu.O zât:
— Yâ Rasûlallah! Yitik devenin hükmü nedir? dedi.
Râvî dedi ki: Bu suâl üzerine Rasûlullah öfkelendi, hattâ iki ya­nakları yâhud yüzü kıpkırmızı oldu. Sonra:
— "Ondan sana ne? O hayvanın gezecek tabanı var, karnında su tulumu var, sahibine kavuşuncaya kadar gezer, içer!" buyurdu.Buhari,edep:75, Buhari,ilim:39



Abdullah ibn Mes'ûd da bir câriye satın aldı ve bir sene (bedelini ödemek için) onun sahibini aradı, fakat onu satanı bulamadı, o kaybolmuştu. Artık İbn Mes'ûd onun bedelini fakirler için çıkardı da ondan fakirlere bir dirhem, iki dirhem vermeğe ve: Yâ Allah! Bunu, onun sahibi adına kabul eyle! demeğe başladı. Ve eğer Fulân çekinirse -yâhud gelirse- sevâb banadır, onun bedelini ödemek de benim üzerimedir, dedi. Akabinde İbn Mes'ûd: İşte bulunmuş eşyada Hânını yaptıktan sonra sizler de benim yaptığım gibi yapınız! dedi. İbn Abbas da İbn Mes'ûd'un sözü gibi söyledi. Buhari, Talak:21


NOt: Vergilere bknz

KONUĞUN HAKKI
Ukbe ibn Âmir (R) şöyle demiştir: Biz:
— Yâ Rasülallah! Sen bizleri bir sefere gönderiyorsun, biz de seferde bir kavmin yanına konaklıyoruz ki, onlar bizlere konukluk yemeği yedirmiyorlar. Bu hususta bize ne emredersin? dedik.
Rasûlullah (S) bize:
— "Bir kavmin yanına indiğinizde sizin için konuğa lâyık şeyler emrederlerse, onlara yönetip kendilerinden bunu kabul ediniz. Eğer birşey yapmayıp ikramdan çekinirlerse, onların malından kendileri­ne yakışacak olan konuk hakkını alınız" buyurdu .Buhari,edep:85








RÜŞVET: 


Peygamber (S) Ezd kabilesinden Îbnu'l-Utbiyye -yâhud İbnu'l-Lutbiyye- deni­len bir adamı zekât me'mûru ta'yîn etti. Bu adam zekât mallarını tahsil edip geldiğinde:
- (Yâ Rasûlallah!) Bu sizin zekât mahnızdır. Bu da bana hedi­ye verilmiştir, dedi (ve kendine de bir pay ayırdı).
Bunun üzerine Rasûlullah:
— "Bu adam (bir mal me'mûru olmayıp da) babasının veyâhud anasının evinde otursaydı da baksaydı, kendisine hediye verilir miy­di, yoksa verilmez miydi? Nefsim elinde olan Allah'a yemin ederim ki, zekât memûrlarından herhangi bir kişi zekât malından haksız bir şey alırsa, kıyamet gününde muhakkak o kimse o çaldığı malı boy­nunda yüklenerek getirir. Çaldığı bir deve ise inleyip bağırarak; eğer sığır ise böğürerek; koyun ise meleyerek getirir" buyurdu.
Sonra Rasûlullah elini, biz koltuk altının bozumtirak rengini gö­rünceye kadar kaldırdı ve üç defa:
— "Yâ Allah! Emirlerini tebliğ ettim mi?" dedi. Buhari,Hibe:15

Allah'a yemîn ederim ki, sizden bir kimse hıyanet edip de Beytu'l-Mâl'den hakkından başka birşey alırsa, muhakkak kıyamet gününde o adam çaldığı malı boynuna yüklenerek Allah'a kavuşa­caktır. Sakın ben sizden herhangibirinizi inlemesi olan bir deveyi, yâhud böğürmesi olan bir sığırı, yâhud melemesi olan bir davarı boy­nunda taşıyarak Allah'a kavuştuğunu görüp tanımayayım!"Buhari,Hibe:15

















YÖNETİM - DEVLET İŞLERİ:


Halifeye biat:
İsrâîl oğulları zamanında onları pey­gamberler idare ederdi. Her ne zaman bir peygamber ölürse, onun yerine bir başka peygamber geçerdi. Şübhesiz ki benden sonra pey­gamber yoktur. Artık halîfeler olacaktır. Halîfeler çok da olabilirler"
Sahâbîler:
— Halîfeler birden fazla olursa, bize ne emredersin? dediler. Peygamber:
— "Birinciye yaptığınız bey'ate bağlı kalınız, birinciye. Onlara haklarını veriniz (emirlerini dinleyip itaat ediniz). Şübhesiz ki Allah da onlara idare ettikleri milletlerin haklarından soracaktır" buyurdu.Buhari,enbiya:52
Not: Âmme velayeti, halkın bey'at ve seçimiyle kazanılan bir sistem olduğuna göre, velayet iddia edenler birden çok olabileceklerdir.Kazanan biat var.



Peygambere biat şekli:
Ubâde dedi ki: Peygamber'e, Ensâr üzerine bir borç olarak biz­den aldığı ahid ve mîsâkta şöyle söyleyip bey'at ettik: "Allah ve Rasûlü'nün emirlerini dinleyip onlara hem neş'eli, hem kederli zamanımızda; hem zor, hem kolay hâlimizde itaat etmek ve âmirle­rimiz kendi arzularını nefislerimiz üzerine tercîh etseler dahî onlara itaat etmek ve niza (ve kıtal) etmemek(baş kaldırmamak) üzere bey'at ettik, ancak emîrin açık bir küfrünü görseniz, onun küfrü hakkında yanınızda Al­lah'ın Kitâbı'ndan kuvvetli bir deliliniz olması hâli müstesnadır.Buhari,fitne:2

Peygambere itaat:
Her kim bana itaat ederse, Allah'a itaat etmiştir. Her kim bana isyan ederse, Allah'a isyan etmiştir. Her kim benim emîrime itaat ederse, bana itaat etmiştir. Her kim de benim emîrime isyan ederse, bana isyan etmiştir.Buhari,Hükümler:1



Yönettiklerinizden sorumlusunuz:
Dikkat ediniz! Herbirerleriniz güdücüdür ve herbirerleriniz elinin altındakilerden sorumludur. Şöyle ki, insanlar üzerinde bulunan en büyük imâm (yânı devlet başkanı) da bir güdücüdür ve o da idaresi altında bulunanlardan sorumludur. Erkek, kendi ev halkı üzerinde bir güdücüdür, o da eli altındakilerden sorumludur. Kadın da kocası­nın ev halkı ve çocukları üzerinde bir güdücüdür ve o da onlardan so­rumludur. İnsanın hizmetçisi de efendisinin malı üzerinde bir güdücüdür ve o da o malların korunmasından sorumludur. Dikkat edin! Hâsılı herbirerleriniz güdücü ve herbirerleriniz güttüğünüz şeylerden sorum­lusunuz!" Buhari,Hükümler:1

Hilafet Kureyşlilerindir:
Şu hilâfet işi Kureyş'te bulunacaktır. Onlar dînî vecîbelerini îfâ ve adalet icra ettikleri müddetçe, onlara hiçbir kimse düşmanlık edemiyecektir. Eğer onlar dînden, adaletten saparlarsa, bu hâlde Allah Kureyş'i yüzüstü ateşe sürçtürür.Buhari,Hükümler:2
Not: Bu hadisi Kureyşli olan ve oğlu Yezid'i yerine geçiren Muaviye'nin nakletmesi ilginçtir.

Kureyş'ten iki kişi kaldık­ça, şu hilâfet işi Kureyş'ten zail olmaz.Buhari,Hükümler:2


Yönetime itaat:
Sizler valilerinizin, kumandanlarınızın emirlerini dinleyi­niz ve onlara itaat ediniz; üzerinize ta'yîn olunan vâlî, başı siyah ku­ru üzüm gibi Habeşli bir köle olsa bile.Buhari,Hükümler:4

Her kim emîrinden kerîh gördüğü bir iş meydana geldiğini görürse, onun fenalığına sabretsin (isyan etmesin)/ Çünkü her kim (İslâm) camiasından bir karış ayrılır da ölürse, muhakkak o, Câhiliyet ölümü ile ölür.Buhari,Hükümler:4

Devlet âmirlerinin sevdiği yâhud sevmediği hususlar­daki emirlerini dinlemek ve ma'siyetle ( günah ve isyan olan davranışlar) emrolunmadıkça itaat ve icabet etmek müslim kişi üzerine vâcib bir haktır. Ma'siyetle emrolunduğu zaman da onları dinlemek ve boyun eğmek yoktur.Buhari,Hükümler:4
Not : Sünni ekolün bu konudaki görüşü;Bir fitneye, bir fesada, bir zulme sebeb olmadan azl ve düşürülmesi mümkin olursa def etmek, mümkin olmaz­sa sabretmek ve kalben onun küfür ve ma'siyetini inkâr eylemek, şeklindedir


Üzerinize, başı kuru üzüm dânesi gibi olan Ha beşi i bir köle de âmil (yânî vâlî ve kumandan) ta'yîn edilmiş olsa, onu dinleyiniz ve itaat ediniz.Buhari,Namaz:Ezan:54


Alî ibn Ebî Tâlib (R) şöyle demiştir: Peygamber (S) bir seriyye gönderdi de başlarına Ensâr'dan bir adamı kumandan ta'ym etti ve askerlere kumandanlarına itaat etmelerini emretti. Yolda ku­mandan maiyyetine öfkelendi de:
— Peygamber (S) bana itaat etmenizi emretmiş değil mi? dedi. Askerler:
— Evet emretti! dediler. Kumandan:
— Kat'î olarak size emrettim ki, muhakkak odun toplayacaksı­nız ve bir ateş yakacaksınız, sonra da ateşin içine gireceksiniz! dedi.
Sahâbîler odun topladılar, bir ateş yaktılar. (Bâzısı) ateşin içine girmeyi kasdettikleri zaman, bir kısmı diğer bir kısmına bakmaya ve:
— Bizler Peygamber'e ancak ateşten kaçmak için tâbi' olmuşuz­dur; böyle iken şimdi biz bu ateşe girer miyiz? dedi.
Onlar böyle konuşma yaptıkları sırada ateşin alevi söndü ve ku­mandanın da öfkesi sâkinleşti. Sonra bu vak'a Peygamber'e zikrolu-nunca, Peygamber (S):
— "Eğer mucâhidler bu ateşe girseler di, ebediyyen ondan dışarı çıkamazlardı. Çünkü âmire itaat, ancak ma'kûl ve meşru' olan emirler hakkındadır" buyurdu. Buhari,Hükümler:4
Not:     Bu birliğin üçyüz yâhud dörtyüz kadar olduğu, kumandanının da Ab­dullah ibn Huzâfe es-Sehmî olduğu bildirilmiştir.


Yönetim görevlerini istememek, görev verilirse almak:
Peygam­ber (S) bana şu öğüdü verdi:
— "Yâ Abderrahmân! Sen kimseden emirlik isteme! Eğer sen is­teyerek sana emaret ve başkanlık verilirse, istediğin şey ile yalnız bı­rakılırsın. Eğer emirlik ve başkanlık, sen istemeden sana verilirse, (Allah tarafından) emirlik işi üzerinde yardım olunursun. Bir de sen birşeye yemîn edip de başkasını ondan daha hayırlı gördüğünde, ye­mininden keffâret verip, o hayırlı işi işle!"Buhari,Hükümler:5
Not:  Abdurrahmân ibn Semure, Mekke fethi günü müslümân olmuştu. Abdu'ş-Şems evlâdından ve Mekke'nin eşrafından olduğundan, İslâm'da da emirlik gibi şe­refli bir vazife adaylarından idi. Peygamber ona, kendiliğinden emirlik isteme­mesini, fakat millet tarafından teklif olunursa kabul etmesini ve bu suretle Allah'ın yardımına nail olacağını vasiyet etmişti. Nitekim Abdurrahmân Irak fetihlerinde çalışmış, Sîcİstân ile Kabil, Abdurrahmân'm eliyle fetholunarak bu­ralarda teklif olunan emirliklerde bulunmuştur.
Hadîsteki emaretten maksad, devlet nüfuz ve kudretini temsil eden millî büyük makaamlardır. Bu makaamların arkasında koşan İhtiraslı kişilerin bu ma-kaamlara getirilmemesine de işaret buyurulmuştur.



Peygamber (S) bana (bir kerre şöyle öğüt verdi):
— "Yâ Abderrahmân ibne Semure! Sakın sen (kendiliğinden) emirlik vazifesi isteme. Şübhesiz sen eğer, senin istemenden dolayı sana emirlik ve başkanlık verilirse, istediğin şey ile (yalnız) bırakılır­sın (Allah'ın yardımına nail olmazsın). Eğer emirlik ve başkanlık sa­na, sen istemeden verilirse (Allah tarafından) bu iş üzerine yardım olunursun. Buhari, Yeminler:1




...O iki adamdan biri:
— Yâ Rasûlallah, beni bir memûriyete tayîn et! dedi. Diğeri de bunun gibi bir memûriyet istedi.
Bunun üzerine Rasûlullah (S):
— "Biz bu iş üzerine onu isteyen ve ona hırslı olan kimseyi tayîn etmeyiz" buyurdu. Buhari,Hükümler:7
Not: Âmme velayeti ve nüfuzunu almak talebinde bulunan bir kişiye âmme velayeti yöneltilmez" düstûru, İslâm idare hukukunda en mühim düstûrlardan birisidir.









Devlet yoksulun borcunu öder:
Ben mü'minlere kendi öz nefislerinden daha yakınımdır. Her kim üzerinde borç ol­duğu hâlde ölür ve o borcu ödeyecek bir şey bırakmazsa, onu öde­mek bize âiddir. .Buhari,miras:3


Devlet güvenliği sağlamak zorundadır:
Allah'a yemîn ederim ki, şu İslâm Dîni, herhalde ve muhakkak su­rette kemâle erecektir. Hattâ o derecede ki, bir süvârî (tek başına) San'â'dan Hadramevt'e kadar (selâmetle) gidecek de Allah'tan baş­ka hiçbirşeyden korkmayacaktır ve bir de yolcu (koyun sahibi ise) koyunu üzerine kurt saldırmasından korkacaktır. 
Buhari,ikrah:1


Liyakat:
Ben beraberimde Eş'ârîler'den iki kişi olduğu hâlde, Peygamber'in yanına vardım. (Bu kişi­ler Peygamber'den iş istediler.) Bunun akabinde ben (sıkılarak):
— Bunların iş ve me'mûrluk isteyeceklerini ben bilmiyordum, dedim.
— "iş dileyen kimseyi biz işimiz üzerine kullanmayız" buyurdu. Buhari,icare:1

Âişe (R) şöyle dedi: Ve Peygamber ile Ebû Bekr, yol kılavuzluğunda ma­haretli (Abdullah ibn Uraykıt adında) bir kimseyi ücretle tuttular.O hâlen Kureyş kâfirlerinin dîni üzere idi. Fakat Peygamber ile Ebû Bekr onun doğruluğuna emniyet ve i'timâd ettiler de devele­rini ona teslim ettiler ve üç gece sonra develeriyle beraber Sevr mağa­rasında buluşmak üzere vaadleşip muahede yaptılar. Bu kılavuz kişi, Peygamber ile Ebû Bekr'in develeriyle üçüncü gecenin sabahında Sevr'e, onların yanına geldi. Peygamber ve Ebû Bekr, beraberlerin­de Âmir ibn Fuhayre ve kılavuz Abdullah ibn Uraykıt olduğu hâlde yola koyulup gittiler.Buhari,icare:3




On iki imam:
Oniki emir olacaktır.Bunların hepsi Kureyş'tendir.Buhari,Hükümler:52





Yönetici istişare ve çoğunlukla seçilir:
Ömer:  Bundan sonra her kim milletin istişaresi ve re'yi olmaksızın müslümânlardan bir adama bey'at ederse, onun bey'ati kabul olunmaz. O bey'at eden de, bey'at edilen de kendilerini öldürülme tehlikesine atmış olurlar!Buhari, Savaşlar:16